3 gardiyan ormanın derinliklerine doğru yürürken, gardiyanlardan ikisi endişeli bir şekilde önlerinde kararlı adımlarla ilerleyen gardiyanı takip ediyorlardı. İkisi de endişeliydi.
"Bunu yapabileceğine emin misin Kane?"
"Evet Kane. Çocuk daha 1 senedir bizimle. O tarz bir şeyi yapabilmesi için bizim gibi yıllarını vermesi lazım."
"Niye şimdi tedirgin oluyorsunuz ki? Sizin zorlu testlerinizden bile birkaç ayda geçti. Ayrıca..." Kane durdu ve arkasını döndü, ikisine de kararlı bir şekilde bakıyordu.
"Bizim en büyük projemiz bu çocuk olmayacak mıydı? Kurosakinin emanetine böyle endişelenerek mi sahip çıkacağız? Kurosakinin gözleri arkada mı kalsın ha?!"
Tomo yutkundu, Takeshi yere bakıyordu. Kane iç çekti ve önüne döndü, yürümeye devam etti.
"O çocuğun başarabileceğine inanıyorum. Bunu hepimiz gördük, Kurosaki bile doğduğunda görebildiyse, eminim ki bu çocuk bizi yüzüstü bırakmayacaktır hatta ileride bizi bile geçecektir." Bir süre yürüdükten sonra ağaçların çimenlerin olmadığı geniş kurak bir araziye geldiler. Araziden uzun bir demiryolu geçiyordu ve üzerinde terkedilmiş büyük bir gemi vardı, ön burnunda uzunca yere doğru giden, gittikçe de kısalan ve yere serili zincir vardı. Rayların ilerisinde kapüşonlu bir genç delikanlı ısınma hareketleri yapıyordu. Vücudu Yapılı duruyor ve Kane kadar uzun bir boyu vardı.
"Çoktan gelmiş bile…" Kane genç adama doğru yaklaştı. "Hey! Berwick!" Genç adam ısınmasını Kane'nin sesiyle bitirdi ve kapüşonunu çıkartıp Kane e doğru selam verdi.
"Hoş geldiniz ustalarım, bugün sizi tekrar görebilmek ne güzel…"
"Hey hey, bu kadar resmi olmana gerek yok evlat." Gemiye sonrada tekrar berwicke baktı.
"Hazır mısın bakalım?" Berwick başını kaldırdı, duruşunu düzeltti, kızıl gözlerinin içindeki kararlılığı ve güveni Kane çok iyi görebiliyordu.
"Hem de hiç olmadığım kadar…"
****
1 SENE ÖNCE…
"O zaman gidiyorum…" Dedikten sonra genç Berwick arabaya atladı ve Çoklu evrenler Gardiyanlarının Şirket binasına doğru sürmeye başladı. Yol biraz uzun sürecekti ama artık zaman bile Berwicki durdurmaya yetmezdi. Berwick düşündü.
'Gardiyanlar ha? Gerçekten de çok ironik. Her ne kadar onları sevmesem de onlardan biri olmak zorunda kalmak… Canımı sıkıyor. Ama, eğer… eğer gerçekleri öğrenmemin ve kendimi geliştirebilmemin tek yolu buysa, o zaman başka bir seçeneğim yok. Köprüden geçene kadar, ayıya dayı demekten başka çarem yok. Artık eski beni zincirlerinden çıkartma vakti geldi de geçiyor. Bu sefer çok daha ciddi olmalıyım.'
Uzun süren yolculuğun ardından Şirket binasına gelmişti. İçeriye giriş yaptı ve resepsiyona doğru yöneldi.
"Hoş geldiniz, size nasıl yardımcı olabilirim?"
"Şey merhaba, Gardiyanlara giriş sınavına başvuracaktım da giriş formu doldurmak için gelmiştim."
"Üzülerek söylemeliyim ki, giriş başvuruları 2 hafta önce kapandı… Diğer sınav yaklaşık 12 ay sonra olacak." Berwick ellerini masaya vurdu.
"Lütfen! Beni almalısınız! Buraya taa Chilldrovedan geliyorum perişan durumdayım…"
"Gerçekten de çok üzgünüz… Fakat Bu karar Çoklu Evrenler Konsey Kurulu tarafından veriliyor…"
Berwick derin bir iç çekti, bütün hayalleri suya düşmüştü. Kafasını onaylar şekilde salladıktan sonra ellerini masadan çekti ve yavaşça kapıya doğru yöneldi.
"Bekle! Hey çocuk!" Berwick arkasını döndü, seslenen kişi Touganın ölümüne gelen pembe saçlı kadındı.
"Sen… O zaman ki" Kadın berwickin yanına yaklaştı.
Berwick ona karşı döndü ve yavaşça eğildi.
"Geçen ki davranışım için özür dilerim. O kişi benim için çok değerli birisiydi… Ve Aileme de olan durumlardan ötürü, onu kimseye vermek istemedim."
Kadın genç adama baktı ve kolundan tuttu "Benimle gel."
Resepsiyona baktı "O benimle birlikte." Resepsiyonun endişeli tavrı, kararlı bir tavra dönüştü ve geçmelerine izin verdi. Kadın Berwicki neredeyse sürüklüyordu.
"H-hey kolumu bırak, yürümeyi biliyorum ben!" Kolunu çekti, bileğini sıvazladıktan sonra kadını takip etmeye başladı.
"Siz insanları böyle mi affediyorsunuz?! Bu nasıl bir şeydi be.." Kadın yürürken Berwickle konuşmaya başladı, bir kapıdan geçtiler.
İçeriye girdiklerinde çok fazla gardiyan vardı ve kimisi evraklarla oradan oraya koşuşturuyor, kimisi sohbet ediyor, kimisi yetenekleriyle güç gösterisi yapıyordu, içerisi devasa derecede büyüktü. Berwick içerideki ortamdan azda olsa etkilenmişti. Kadın durdu ve berwicke döndü.
"Gardiyanlar toplu binasına hoş geldin evlat. Biraz kafan karışabilir ama zamanla alışacaksın. Beni takip et seni tanıştırmak istediğim kişiler var."
"Bekleyin! Neden bana yardım ediyorsun-" Kadın berwickin sözünü kesti.
"Özür dilemesi gereken kişiler biziz genç adam… Ailenin ve arkadaşının durumunu geç fark ettik. Keşke daha öncesinde bir şeyler yapabilseydik… Ama şuan yapabileceğimiz şeyler var, ve ben bunları değerlendirmek istiyorum. Şimdi beni takip et."
Berwick şaşırmış bir şekilde kadını takip etti, baya bir kat çıktıktan sonra neredeyse kimseciklerin olmadığı bir kata geldiler.
"Burada üst rütbeliler olur, senin için yapabileceğim en iyi şeyi yapmak istiyorum. Bu yüzden bu şansı kaçırma derim."
"Anladım. Bu arada isminiz soramamıştım. İsminiz neydi?"
Kadın alaycı bi tavırla "Amanın, birileri şimdi mi adımı soruyor fufu~" Kadın berwicke döndü ve elini uzattı
"Stella… Stella Hasegawa. Tanıştığıma memnun oldum Berwick."
"Bende memnum oldum ama Adımı nereden biliyorsunuz?"
Kadın kıkırdadı ve genç adama doğru baktı.
"Baban Kurosaki… Senden çok bahsederdi de ondan."
Bir odaya girdiler, içeride 3 tane gardiyan çocuk gibi birbirleriyle didişiyordu. Mavi kıyafetli olan yeşil kıyafetliyi sırtlamıştı, siyah kıyafetli ise kahkaha atıyordu, Berwick ve Stellenin girmesiyle odakları ikisine döndü. Siyah Üstlü gardiyan ayağa kalktı, 50 li yaşlarında olmasına rağmen vücudu çok sağlam görünüyordu. Devasa boyu ve kalıbı, Altın sarısı gözleri Berwickin tüylerini ürpertmeye yetiyordu.
"Hey Stella! Sana bu odaya bir anda girme diye demedik mi?"
"Oooo görüyorum da siz yaşlı bunaklar işinize çok iyi odaklanmışsınız"
"Moladayız be kadın! Ayrıca Bu bücürde kimin nesi?! Sana misafir geti-"
Stella ciddi bir tonla Siyah üstlü gardiyanın sözünü jilet gibi kesti. "Berwick… Kendisi Kurosakinin oğlu Nichiyobi Berwick."
Bir anda ortam daha da ciddileşti, arkada hala didişmeye çalışan iki gardiyanın gözleri fal taşı gibi açıldı ve hızlı adımlarla genç adamın yanına geldiler.
"Bu gerçekten de Berwick mi?! Bizim Kurosakinin küçük oğlu?"
Stella başıyla onayladı, Mavi üstlü gözleri yeşil ve kırmızı saçlı olan gardiyan Berwickin yanına yaklaştı. Heyecanlanmış gözüküyordu. Berwick yutkundu, bu kadar fazla baskı ona fazla geliyordu. Yeşil üstlü siyah saçlı ve mor gözlü olan adam bir anda eğildi, diğer iki gardiyanda sırasıyla eğilmeye başladı.
Üçü de bir ağızdan: "Evlat… Gerçekten de üzgünüz. Aileni koruyamadığımız için bizi affet… Kurosaki, bizim kardeşimizden farksızdı. Ekibimizin lideriydi. Hem bir lider gibi davranırdı, hem de bir abi gibi… Onu kaybetmenin acısını, yeğenlerimizi de kaybetmemizin acısını çekmekle yükümlü kalabildik."
Berwick şaşkın bir ifadeyle baktı. Evet, ailesinin bir nevi ölümüne sebep olanlar gardiyanlardı. Onlara öfkeliydi. Ailesine bile böyle büyük bir sırrı sakladığı için çok sinirliydi. Ama gardiyanlarda bile iyi insanların olacağını kendi de biliyordu.
"Lütfen başınızı kaldırın. Sizin bir suçunuz yok. Olan oldu artık... Geçmişte takılmamızı gerektirecek bir sebep yok. O yüzden, lütfen üzülmeyin."
Üç gardiyanda başlarını kaldırdılar. Küçük yaşta da olsa karşılarında sanki Olgun bir adam vardı. Siyahlı gardiyan Berwickin omzuna elini yavaşça koydu ve genç adama baktı.
"Evlat. Elimizden o gün bir şey gelmemiş olabilir. Ama şuan elimizden ne geliyorsa yapacağız. Gardiyanlara katılmak istediğini duyduk. O zaman."
Mavili gardiyan araya girdi "Seni hiç yapmadığımız kadar eğiteceğiz."
Sonrasında yeşil üstlü gardiyan araya girdi. "Bizim en büyük projemiz, sen olacaksın genç adam."
Siyah üstlü gardiyan berwicke gülümsedi. "Bu senenin sınavını kaçırmış olabilirsin, ama kaçırmayıp girseydin emin ol şimdiye ölmüş olurdun. Bakalım seni 1 senede nasıl bir seviyeye getireceğiz, Buna hazır mısın evlat?"
Berwickin gözleri dolmuştu, ilk başta gülümseyen Stelleye, sonrasında yaşlı adamlara bakarak cevap verdi.
"Evet!"
Bu şekilde, Berwickin eğitim süreci başlamıştı, O gün aynı zamanda doğum günüydü… Hiç vakit kaybetmeden Genç adamın sıkı antrenmanlarına başladılar. Siyah kıyafetli gardiyanın adı Kane, kendisi Fiziksel çeviklik ve güç bazında Berwicki eğitecek olan kişi olacak. Mavi kıyafetli olan gardiyanın adı ise Takeshi, Berwicki silahlar ve çevre yönetimi konusunda ustalaştıracak. Yeşil kıyafetli olanın adı ise Tomo. Tomo Berwicki büyüler, rünler ve çoğu bilgi birikiminde ustalaştıracak olan kişi.
Berwick ilk günlerde Tomo ile çalışmaya başladı. Tomo ona Vücudunda bulunan 'Ether' hakkında bilgiler vermeye başladı. Ether her canlıda olan, onu güçlü ve yaşama tutunmasını sağlayan yegâne öz. Bir canlının etheri ne kadar fazlaysa o kadar çok özelliğe açık olma eğilimi fazlalaşıyor. Özellikler kişinin iradesi, halleri gücü ve azmine bağlı olarak kişiye sunuluyor. Ayrıca rünlerin doğuştan kişiye verilen ekstra ethere gerek duyulmayan özellikler olduğunu öğreniyor.
"Büyüleri oluşturabilmen için Berwick, içindeki etheri kontrol etmeyi bilmelisin. Normalde elf gibi canlılar doğuştan kontrol edebilir, ama insanlar için yoğun bir antrenman gerekir. Bu çok uzun süreceğinden sana bir şey vermek istiyorum." Tomo büyü çemberiyle bir kutu çıkarttı ve içinden bir yüzük çıkartıp berwicke verdi.
"Bu senin büyüde ustalaşmanı hızlandıracak bir eşya. Durumuna göre öğrenme hızını bin kata kadar çıkartabiliyor."
"Bu müthiş bir şey, ama bu çok değerlidir. Bana vermek istediğinizden emin misiniz?"
Tomo başıyla onayladı. "Bu zaten babanındı. Yani Mirasını sana geri vermişim gibi düşün. Şimdi etherine odaklan ve onu parmak uçlarından ateşliyormuş gibi hisset."
Berwick odaklandı, gözlerini kapadı ve içinde kaynayan etheri hissettikten sonra yavaşça parmaklarının ucundan ateşlediğini hayal etti. Gözlerini açtığında çok küçükte olsa elinde bir alev vardı.
"Normalde bu boyutta bir ateşi oluşturabilmek için 1 yılını vermelisin, gördüğün gibi sen bunu hızlıca kavradın."
Berwickin ilk 3 ayı Tomo ustasıyla birlikte geçti, Berwickin öğrendiklerini çok hızlı kavraması üç hocasının da işine çok yarıyordu. Büyülerde daha da ustalaştı, Runik kitapları okumayı öğrendi ve öncekine göre yaşamın işleyişi hakkında daha çok bilgi edindi. Bu kadar kısada sürede öğrenmesi Tomoyu her ne kadar etkilese de bunu garantilemeliydi. Tomo onu son bir sınava tabi tutmaya karar verdi.
"Berwick, Mümkün olduğunca bana kullanabildiğin kadar çok büyü gücünü, tek bir mana çemberinde toplamanı istiyorum."
"NE?! AMA BU-" Berwick sözünü kesti ve sonradan ciddi bir tonla "Siz nasıl isterseniz ustam."
Tomo çoktan Takeshi ve kaneyi çağırmıştı. Onlarında şahit olmasını istedi, tek bir mana çemberine birden fazla büyüyü sığdırmak sadece delirmiş ve bu işin ehli olmuş büyücülerin yapabileceği bir işti. En ufak hata bir hidrojen bombası etkisi yaratabilirdi.
Berwick odaklandı, aklına gelen bütün büyüleri kafasında listeledi, sonrasında basit gelişmiş çok gelişmiş diye sınıflandırdı ve basitten başlayarak büyüleri mana çemberinde toplamaya başladı, büyülü ışık süzmeli rün harfleri mana çemberinde birer birer toplanıyordu. İlk ateş su toprak ve hava büyülerini rahatlıkla çembere yerleştirdi, sırada gelişmiş olan, yıldırım, aydınlık, sis ve buz büyülerine gelmişti. Onları da zorla da olsa çemberin içine yerleştirdi. Şimdi ise en zor olanı geliyordu. Kutsal ve Kara büyüler. Berwick tam kutsal büyü rününü yerleştirecekken, Tomo onu durdurmak istedi.
"Bu kadarı yeter, Berwick." Berwick durmadı ve yavaşta olsa rün harfler yerlerine sırasıyla yerleşiyordu. En sonunda kutsal büyüyü yerleştirmeyi başardı.
"Berwick! Yeter dedim!" Kara büyüyü yavaşça yerleştirecek iken rünlerden birinde bozulma yaşanmaya başladı.
Takeshi "MİLLET!!! EĞİLİN!!" Tomo hiç beklemeden zaman ve boyut büyüsü yaparak büyüyü uzay boşluğuna gönderdi.
"Sana ne dedim be-" Tomo gözlerine inanmamıştı. Berwickin bunca zamandır yaptığı büyü aslında tamda ellerinin çevresinde oluşmuştu bile. Bütün basit, gelişmiş ve çok gelişmiş büyü temelleri Berwickin bileğinde bilezik gibi duruyordu.
"Yok artık daha neler…" Berwick büyüyü bozdu. Sınavı başarılı bir şekilde geçmişti. Hocaları hayretler içerisinde baktıktan sonra Tomo sırıttı. "Görünüşe göre, gerçekten de çok büyük bir proje geliyor. Geçtin…"
Berwick ilk eğitimini bitirmişti. Geriye Takeshi ve Kane'nin eğitimleri kalmıştı. Ertesi gün güzel bir kutlama ziyafeti verildikten sonra Sıra Berwickin Takeshi ile eğitimine gelmişti. Takeshi onu ıssız bir adada olan tapınağa götürdü. Tapınağın içerisi bin bir çeşit yakın dövüş, uzak dövüş silahlarıyla doluydu.
"Vay canına… Kılıç ustası falan mı olacağım?"
Takeshi kahkaha attı. "hayır hayır… Kılıç ustası olmayacaksın." Berwick şaşkınlıkla Takeshi ustasına baktı. "Nasıl yani? E peki ne kullanacağım ki?"
Takeshi gülümsedi ve ellerini komple açtı. "Kılıç, mızrak, hançer, meç, yay… Kısaca SİLAH USTASI OLUCAKSIN!!" Berwickin gözleri fal taşı gibi açılmıştı. Evet, hızlı öğreniyor ve öğrendiğini kolay kolay unutmuyordu ama adını şanını bilmediği silahlar bile vardı. İlk günlerde Takeshi onu temel silahlarla eğitmeye başladı, havaya sopa savuruyor, büyük sırıkları dengede tutmaya çalışıyor. Dengedeyken yay antrenmanları yapıyor ve kaçınma antrenmanlarında geçiyordu. Çok zorlu ve karmaşık olsa da, genç adam her geçen gün silahlarda daha da ustalaşmaya başladı. İlk 2 ayın sonunda bu sefer çevre yönetimine geldiler.
Takeshi elinde sopayla Berwickin önünde volta atıyordu. "Beni dikkatli dinle Berwick. Bir savaşçının silahı nedir?"
Berwick düşündü. "Taşıdığı silah?" Takeshi beklemeden Berwickin kafasına sopayla vurdu. "Ah!"
"YANLIŞ!! Bir savaşçının silahı, savaştığı alandaki her şeydir! Yer, taş, çimen, ağaç, bina. Her ne varsa bunların hepsi senin silahındır. Şimdi bana çevreyi kullanarak saldır!"
Berwick ısındı ve sonrasında ustasında saldırmaya başladı. Fakat bir anda kendini ormanın derinliklerinde buldu. Uzun bir kovalamacanın ardından, Berwick başaramamıştı.2 ay daha çevreyi silah olarak nasıl kullanabileceğini öğrenerek geçirdi. Bunu yaparken bir yandan da silahlarla kaçınma savurma ve saldırma gibi temel hareketlerde kendini geliştiriyordu. Son sınavında, Takeshi onu 50 metre çapında kutu gibi bomboş bir odaya getirdi.
"Buranın adı ölüm odasıdır. Duvarlar yok edilemez ve çarpan her şey aynı hızla geri seker. Şimdi."
Takeshi elindeki butondan düğmeye bastı ve yârden yavaşça yukarıya doğru miniguna benzeyen ama biraz daha büyük bir silah çıktı.
"Rakibin bu. Senden istediğim şey ise" Minigunın uç tarafına kırmızı bandana bağladı.
"Bunu alacaksın ve bana getireceksin." Berwicke elindeki kılıcı fırlattı, Berwick kılıcı tuttu.
"Bol şans." "HEY BE-" Hocası dışarıya çoktan çıkmıştı ve minigunun namlusu yavaşça dönüyordu, sınavı çoktan başlamıştı. İlk mermi ateşlendi, Berwick kılıcıyla engellemek için hazırlandı. Mermi kılıcın keskin tarafına geldi ama kesmedi hatta Berwicki yüksek bir hızla duvara doğru sürükledi, hayretler içerisinde kalmış olan Berwick bir top gibi duvardan duvara sekmeye başladı ve tam yere çakılacakken kendini hasar alamayacak bir pozisyona soktu ve o şekilde düştü. Ayağa soluklanarak kalktı fakat mermi çoktan sekmiş ve Berwicke arkadan yaklaşıyordu, Berwick ani refleksle tepki verdi ama gene zıplayan top gibi duvardan duvara sekmeye başladı.
Berwick düşündü 'Dengemi sağlayamıyorum! Ne yapmalıyım? Eğer bir şeyler yapmazsam mermi eninde sonunda beni delik deşik edecek! Düşün Berwick düşün!' O an Berwickin aklına geçmiş hayatı geldi. Suikastçıyken bu tarz bir şeyle karşılaşmıştı. Tek fark sıçratan zeminlerin yerine düz katı duvarlardan seken mermilerin olmasıydı. 'Mermiye karşı gelmemeliyim. Mermiyle dans etmeliyim…' Bir an bunu düşünerek karşısından gelen mermiyi savuşturmaktan ziyade hafif yana çekilip mermiyi yanından vurdu ve mermi yönünü değiştirmeye başladı. Ardından gelen birkaç mermiye de aynısı yapmaya başladı.
Beyaz oda yarı saydam olduğu için dışarıdan Takeshi Berwicki seyrediyordu. Diğer iki ustası da çoktan gelmişti ama özellikle Kane endişeli görünüyordu.
"TAKESHİ! NAPIYOR LAN BU?! ÇOCUK DELİK DEŞİK OLUCAK!"
"Azıcık sakin olsana Kane… Bir şeyler yapmaya çalışıyor bende bilmiyorum ama, kendi eğitimimde onu bu kadar ciddi ve emin bir tavırda görememiştim. Değil mi Takeshi?"
Takeshi başıyla onayladı. "Aynen öyle, bir şeyler planlıyor. Ama ne?"
Berwicki bir anda moment kazanmak için başka gelen bir mermiye karşı koydu ve o momentle diğer duvara doğru fırladı. Fakat bir anda mermiden mermiye sekmeye başladı. Sanki mermilerin yönünü kontrol ediyormuş gibi görünüyordu.
Takeshi etkilenmiş bir şekilde izliyordu
"İnanılmaz… Mermilerle resmen dans ediyor ve gideceği yönü kendi ayarlıyor! Bu çocuk kimin nesi böyle!"
En sonunda mermiden mermiye sıçrayarak kendini minigunın önünde buldu, sağlam ve keskin bir darbeyle minigunı ortadan ikiye kesti ve bandanayı aldı.
Berwick kendinden emin ve alaycı bir tavırla. "Hey, Takeshi usta… Ne halt ediyorsun bilmiyorum ama ben bu odadan gerçekten de nefret ettim, bir daha buraya girmesem iyi olur."
Kane, Tomo ve Özellikle Takeshi hayretler içerisindeydi. Takeshi sırıttı ve odanın kapısını butonla açtı. Berwick geçmişti.
"Mermileri kendi aleyhine kullanmak çok zekice bir hareketti."
"Çok güçlü ve kırılamaz olduklarından, onları kesemezdim. Ayrıca beni çok fazla sıçratıyorlardı. Aklıma onları yönlendirip tıpkı aynadan yansıyan ışık süzmelerinden bir yol çizermiş gibi kendime yol çizdim."
Takeshi gülümsedi "Aferin evlat! Geçtin…"
Berwick sevinç gösterisi gösterdikten sonra 2. Eğitiminde bitirdiği için hocalarıyla birlikte kutlamaya gittiler. 1 gün sonra Berwickin son eğitimi başladı. Fiziksel, Çeviklik ve Güç eğitimi. Kane Berwicki sabahtan bomboş bir araziye getirdi, ucu bucağı gözükmüyordu.
"Kane usta… Burada tam olarak ne yapacağız?" Berwick meraklı bir şekilde çevresini inceliyordu.
Kane üstünü çıkarttı, kaslı ve yarlarla dolu vücudu ihtişamlı gözüküyordu. "İlk olarak seni test edeceğim Berwick. O gün duyduğuma göre vücudun hangarları delse bile fiziksel bir hasar almamışsın, galiba babanın özellikleri iş görüyor ama" Bir anda Berwickin önünde belirdi, sanki ışınlamış gibi hareket etmişti, Berwick daha düzgün tepki veremeden elini yumruk yaptı. "bakalım ne kadarını kontrol edebiliyorsun!" Berwickin böğrüne yumruğu geçirdi. 30 metre çapındaki yerde hafif çatlaklar oluştu ve büyük bir şok dalgası etrafta süzülmeye başladı. İlginç yanı Berwickin bedeni hala yerindeydi fakat Berwick o kadar fazla güce dayanamamıştı ve genç adam kendinden geçmişti bile, acıdan kıvranarak yere kapaklandı.
Gözlerini açtığında ustası yanında oturmuş onu gözetliyordu.
"Bu yumruğa ve fazlasına dayanabilene kadar seni eğiteceğim Berwick. Ayrıca İçindeki gücüde kontrol etmeyi etheri fiziksel güce nasıl çevirebileceğini de."
Berwick ayağa kalktı ve üstünü toparladı. Eğitimi çoktan başlamıştı. İlk birkaç gün fiziksel idmanlar yapmaya başladı. Koşu, mekik, şınav gibi antrenmanlardan sonra, çıplak şekilde soğuk suda yüzme, üstüne kalın şeyler giyerek çöl gibi bir arazide koşma gibi nice antrenmanlar onu bekliyordu bile.
"Al bakalım bunu yiyeceksin" Ustası normal tabaktan çok daha büyük bir tabağın içinde dolu dolu yemek getirmişti.
"Bunu bitiremem ki-" Ustası kafasına vurdu "BİTİRECEKSİN! GÜÇLENMEK İSTİYORSAN KUSANA KADAR YİYECEKSİN! KUSSAN BİLE YEMEYE DEVAM EDİCEKSİN ANLADIN MI?!" Berwick korkmuş bir şekilde onaylayarak yemeğe yumuldu. Yemeğin yarısında midesi bulandı ve çıkartmak zorunda kaldı. Fakat ustasının bildiği bir şey olduğunu düşünerek yemeğe devam etti. İlk aylar vücudu çok ağrıyordu ve idmanlar gerçekten de cehennem gibi geçiyordu. Kendi öğrendikleri kavrayabilse bile vücudunun alışması biraz uzun sürüyordu. Yiyor, Yoğun idmanlar yapıyor, ve haftada 1 Ustasının attığı yumruktan yiyordu. Geçen her hafta yumruğuna ne kadar alışırsa alışsın, ustası alıştığı gibi yumruğunun şiddetini daha da arttırıyordu.
2 ay sonra genç adam artık sıradan ağırlıklar yerine orta boylu kayaları sırtına koyup şınav çekiyor, kütükle squad yapıyor sırtına hocasını alıp yokuş yukarı koşuyordu. Eskisine göre daha da kalıplaşmış, yüzü gözü oturmuş ve boyu uzamıştı. Artık yemekleri kusmadan yiyebiliyordu. Hocasının yumruklarına artık dayanabiliyordu. Önceden olsa hemen bayılmış kendinden geçmişti şuanda sadece canımı acımış ve gözlerinden hafif yaş gelecek şekilde bağırarak tepki veriyordu. İdmanları daha da sıkılaşmaya başladı.
"Bugün bu treni orada bağlı duran halatla çekeceksin. AMA YUMRUK ATARAK!"
"ANLAŞILDI EFENDİM!" Berwick halata asıldığı gibi treni yavaş yavaş öne doğru yumruk atarak çekmeye başladı. Canı yanıyordu kolları kopacak gibiydi ama yine de yumruk atmayı başarıyordu. O birkaç yumruk attıkça raylardan kulakları tırmalayan sesler eşliğinde trende beraberinde geliyordu.
Bir süre sonra Berwicki şınav pozisyonuna soktu ve üstüne uzunca bir sütun koydu. Berwick yere kapaklandı.
"POZİSYON AL SENİ SERSEM! BİR BÖCEK GİBİ EZİLMEKMİ İSTİYORSUN?! HAYATI BİR OYUNMU ZANNEDİYORSUN?!"
Berwick yavaşça pozisyonunu düzeltti, kolları titriyordu ama duruyordu. "HAYIR EFENDİM!!"
"BU HAYATIN SENCE YENİDEN BAŞLATMA DÜĞMESİMİ VAR HE?!"
"HAYIR EFENDİM!!!"
"O ZAMAN KIÇINI TOPARLA VE ŞINAVINI ÇEKMEYE BAŞLA!"
"EMREDERSİNİZ EFENDİM!!" Berwick şınavını çekmeye başladı, titriyordu ama ölüm kalım meselesiymiş gibi düşünüyordu. Bu zorlu idman 1 ay daha sürdü. Gün geçtikte sırtladığı ağırlıklar daha da ağırlaşıyor, yediği yumruklar daha da sertleşiyordu. Ama aynı şekilde kendisi de daha dayanıklı oluyor, esnekleşiyor ve güç kazanıyordu. Attığı yumruklar artık ilk gün hocasının attığı yumruklar kadar sertti. Etheri idmanlarında bir güç takviyesi gibi kullanmayı zaten ilk aydan öğrenmişti, gerisi vücudunun buna alışması kalıyordu ki son aylar yavaş yavaş alışma hızı da artmıştı. Biraz daha vakit geçtikçe şiddeti daha da artıyordu.
***
GÜNÜMÜZ…
Genç adam hocasına baktı ve emin bir şekilde kafasını salladı.
"Evlat… Gün! Kanatlarını açıp uçma vaktinin geldiği gündür! İlk güne nazaran şuan karşımda güçlü ve azimli bir genç delikanlı duruyor. Hadi! Göster bakalım!"
"EVET EFENDİM!!"
Berwick koca geminin önündeki iki zinciri de ellerine aldı ve omzuna doğru yaslayarak pozisyonun aldı. Derin bir nefes aldıktan sonra birkaç adım attı, zincirler gerilmeye başladı. İlk başta Gemi hareket etmedi, kendisi de yerinde sayıyordu fakat.
"GAAAAAAAAAAAAAAAAAAHHHH!!" Son öfkeli çığlıkla birlikte koskoca gemi genç adamın adımlarıyla hareket etmeye başladı. Berwick sessiz çığlıklar atarken bir yandan da gözlerindeki kararlılıkla ilerideki yola doğru adım atıyordu. Arkasından ise devasa gemi onu takip ediyordu.
Takeshi sırıttı "Artık hiçbir şeye şaşırmıyorum…"
Tomo endişeli bir şekilde izliyordu, Kane ise kahkaha atıyordu.
"İŞTE BÖYLE!!"
Bir süre sonra gemiyi çekmeyi bıraktı, şınav pozisyonu aldı, Kane koskoca gemiyi tek eliyle kaldırıp berwickin sırtına yavaşça koydu, genç çocuk sırtına binen yükle ilk başta sarsıldı fakat son anda dengesini koruyup şınavını çekmeye başladı. Tomo endişelenmişti, tam yerçekimi büyüsü yapacakken Kane onu durdurdu.
"Dur. Dikkatli bak…" Tomo berwicke baktığında şaşırdı, genç adam zorlansa bile sırıtıyordu. Tomo elindeki büyüyü bozduktan sonra izlemeye devam etti. Bir süre sonra şınav testinden de başarıyla geçmişti. Geriye tek bir sınav kalmıştı. Genç adam ve Hocası karşı karışa gelmiş bomboş bir arazide birbirlerine bakıyorlardı.
"Hazır mısın evlat?!" Kane üstündeki üniformasını çıkarttı.
Berwicke ona karşılık kapüşonlusunu çıkarttı ve yere fırlattı. Gerçekten 1 sene öncesine nazaran yeni birisi olmuş gibi görünüyordu. "Evet usta! Hazırım!"
Ustası hiç beklemeden atılarak berwickin yanında belirdi ve yüzüne sağlam bir yumruk çaktı, çevrelerindeki zemin içeriye doğru çöktü ve çatlaklar oluştu, çıkan şok dalgası Tomo ve Takeshiyi hafifçe geriye itti. Berwick hala yerindeydi ama ayakları resmen zeminin biraz içine girmişti, yumruk hala yüzündeyken ustasına sertçe bir bakış attı ve karnına yumruk indirdi. Ustasının attığı yumruk kadar sert olmasa da güçlü bir yumruktu. İçe göçmüş ve çatlamış zemin biraz daha açıldı ve yumruğu Kane kadar kontrollü olmadığından Kane darbeyle birlikte birkaç metre ileriye fırladı.
"Güzel yumruktu…Fakat, HALA TOYSUN EVLAT!!" İkisi de birbirlerine doğru sıçradılar, hızları gittikçe artıyordu ve yumrukları daha da şiddetleniyordu, Yumrukları havada yankılanıyor, şiddetli rüzgârlar ve yerde büyük çatlaklar oluşturuyordu.
Takeshi gözleriyle takip etmeye çalışıyordu ama ikisinin hızına yetişemiyordu.
"Göremiyorum! Hareketlerini göremiyorum! Kane, sen nasıl bir canavar yarattın böyle!!"
Bir Berwick yumruk sallıyordu, bir Kane, ikisi de birbirinin yumruğunu atlatabiliyorlardı ve yedikleri darbelerden dayanaklıklarıyla sağ çıkabiliyorlardı. Kane berwickin arkasında belirdi ve belinde tutarak Amerikan supleks yaptı, omzuna kadar deve kuşu misali yere çakılan Berwick Kane'nin elinde kurtulmayı başardı ve tekme saltosuyla Kaneyi ileriye savurdu. Kendisini yerden çıkarttıktan sonra hızlıca atılıp Kane'nin yanında belirdi, Kane yumruk attığı esna yere yüzeysel şekilde eğildi ve sağ ayağıyla yukarıya doğru Kane'nin kafasına dönen tekmeyi indirdi. Tekmeyle beraber Kane sarsıldı, sonrasında Berwick bir dönen tekme daha indirdi ve havadayken yüzüne dönerek arkadan sağ dirseğini suratına geçirdi. Kane'nin vücudu kontrolsüz şekilde uzağa uçtu ve yere çakıldı.
Berwick havaya sıçrayarak takla attı ve toz duman içindeki bölgeye ayağının topuğuyla yere vurdu, yer birazcık çatladı, yerde kimsecikler yoktu. Ani refleksle arkasını döndü ve ustasıyla yumrukları tokuştu. Çok şiddetli bir yumruk attıkları için ikisi de zıt yöne doğru fırladılar. En son ikisi de birbirine atıldı. Kane ciddileşmiş gözüküyordu, elindeki yumrukta garip ışıltılar ve bünyesinde değişik auralar çıkmaya başladı. Aynı şekilde Berwickin vücudunda da aynı şeyler gözüküyordu.
"Ben…" Berwick gelen yumruğu savuşturdu. Kane şaşırmıştı. Aklına sevdikleri, koruması gereken kişileri getirdi, etheri elinden kıpkırmızı bir şekilde parlayarak fışkırıyordu, kızıl gözleri kırmızı bir şekilde parlamaya başladı. "KAYBETMEYECEM!!!" Kane'nin suratına sağlam bir aparkat geçirdi. O kadar şiddetliydi ki çıkan şiddetli şok dalgası ileride onları seyreden Tomo ve Takeshiyi yerinden etmişti, yerde devasa bir krater çıkmıştı. Kane'nin vücudu mermi gibi havaya fırladı ve yere çakıldı. Tomo ve Takeshi hayretler içerisinde Kane'nin çakıldığı toz bulutunun olduğu yere doğru koştular. Aynı şekilde Berwick te.
"Usta!" Toz dumanında bir el kalktı, Kane başparmağıyla onaylarmış şekilde yapıp.
"Evlat! Hayatımda yediğim en sıkı yumruklardan birisiydi. Ve…" Ayağa kalktı kıyafetleri parça pençikti, aynı kendisi gibi kıyafetleri hasar görmüş olan geç adama doğru yaklaştı ve tokalaştı. "Etheri güzel kullandın… Sınavı geçtin! Artık hazırsın…"
Berwick ağzından akan kanı temizledikten sonra sevinçli ve gururlu şekilde başıyla ustasını onayladı. Genç adam artık gardiyan olmaya hazırdı. Şirket binasına döndüklerinde ustaları yanına geldi.
"Doğum günün kutlu olsun evlat…" Bugün berwickin 18.doğum günüydü. Bir kutu uzattılar.. "Bu bizden sana bir hediye…" Berwick, teşekkür edip kutuyu yavaşça açtı. Eski Kızıl-siyah renginde bir gardiyan üstü vardı. Tertemiz ve şık duruyordu.
"Bu…" Berwick hocalarına şaşkınlıkla baktı.
Kane sırıttı… "Bu babanındı… Oda gardiyanlara ilk girdiğinde bunu giymişti. Umarım sana şans getirir."
Kane saate baktı, sınava son 3 saat kalmıştı, erkenden gitmek Berwick için iyi olabilirdi. Berwick elleri hafif titreyerek yavaşça kıyafeti aldı. Giyindikten sonra hocalarının yanına geldi, üçü de berwicke tebessüm ederek bakıyordu.
"Başaracaksın inanıyoruz evlat… Şimdi git ve o sınavı ağlatmadan gelme!" Berwick onayladı ve arkasını dönüp kapıdan çıktı ve sınav yerine doğru gitmeye başladı.
Tomo biraz kederli bir ifadeyle Kane a döndü "Hey Kane… Sende gördün mü?"
Kane sırıtarak Tomoya baktı. "Evet… Arkadan tamda Kurosaki gibi duruyordu…"
'Sevgili Adaylar, Sınava Son 2 Saat kaldı, Lütfen Sınav yerinden çıkmayınız! Ve belgenizin hazır olduğundan emin olunuz' Berwick belgesini sıkıca tutarak ekrana baktı. 1 Senede çok zorlandı, azim etti ve sınavlardan geçti, onun için cehennem gibiydi ama Gerçek sınavı işte şimdi başlıyordu. Derin bir nefes alıp yavaşça sınav yerine doğru yürümeye başladı.
"Hadi bakalım... Başlıyoruz."
6.BÖLÜMÜN SONU....