Cherreads

Requiem No Shugosha [Türkçe]

SaikoShireikan
21
chs / week
The average realized release rate over the past 30 days is 21 chs / week.
--
NOT RATINGS
2.4k
Views
Synopsis
Geçmiş suikastçı yaşamının gölgelerinden sıyrılıp huzurlu bir ikinci hayat uman Berwick Nichiyobi, ailesini hedef alan acımasız bir saldırıyla her şeyini kaybeder. Bu trajedi, onu evrenleri koruyan gizemli Çoklu Evren Gardiyanlarının, kendi gizli soyunun ve kanındaki uyuyan kadim gücün sırlarıyla dolu karanlık bir dünyaya iter. Kaybettiği her şeyin intikamını almaya ve gerçeği öğrenmeye yemin eden Berwick, içindeki yıkıcı potansiyeli açığa çıkarmak için ölümcül bir eğitimden geçer ve tehlikeli bir sınava adım atar. Sırlar açığa çıkıp güçler çarpışırken, Berwick hem evreni tehdit eden düşmanlarla hem de kendi geçmişinin hayaletleriyle yüzleşmek zorundadır. Bu Requiem, bir intikam yemini mi, yoksa bir kahramanın doğuş destanı mı olacak?
VIEW MORE

Chapter 1 - #BÖLÜM-1:REENKARNE OLMUŞ BİR DEHA#

Hastayı kaybediyoruz...Çabuk kan takviyesi ve şok cihazını getirin!… Hastanın Nabzı Düşüyor!...3 2 1..*Pow!!*…

Doktorların sesleri, Dostlarımın feryatları, vücuduma giren ağırlık ve soğukluk hissi… Hepsini zar zor hatırlıyorum, en son Görevdeydim ve o patlama olduğu sıra Ortağımı kurtarmak istiyordum, birkaç saniye sonrasında kendimi yerde alevlerin içinde bulmuştum, gözlerim yavaş yavaş kapanıyordu ve karşımda yerde yatan Ortağım vardı… Kiraz ağaçlarının çiçeği gibi pembe ve parlak saçları o an bile gözüme güzel gözüküyordu. Neden hep onunla didişiyordum ve kendimi uzaklaştırıyordum ki? Ah evet… Çünkü aşka bakış açımı çoktan yitirmiştim ve kendimi suikastçı olmaya adamıştım… Ama eğer… eğer hayatta kalırsam…bir gün…bir gün onunla-

*Biiiiiiiiiiiiiiiiiipppp…..*

24 kasım 2021…saat gece 1:50…Hastayı kaybettik…

*BİP BİP BİP…Efendim uyanın, sabah oldu artık, uyanmazsan yemeklerinizin hepsini ben yiyecem fufu~*

*HAAH!!!*

Hızlıca yatağımdan korkuyla fırladım. Alarmım sağ olsun beni uyandırmayı başardı. Odamın tavanına baktım ve sonrasında telefonumu kurcalamaya başladım. Tarih: 21 Kasım 2316

*İç geçirdim ve elimi alnıma koyup düşündüm* "Cidden nereden baksan 3 asır geçmiş… İlk defa böyle bir şey yaşadım, umarım daha da yaşamam."

Yatağımdan kalktım ve esnedim, odam 16 yaşında ergen bir erkeğe göre derli toplu ve temiz, sadece masam biraz dağınık o kadar. Yatağımı toparladıktan sonra aşağı kata indim yüzümü güzelce bir yıkadıktan sonra mutfaktan gelen nefis pankek kokusuna doğru koşar adımlarla yol aldım, e tabii bu kadar güzel pankekleri sadece ve sadece ablam Yuka-

"Oh.. birileri uyanmış gibi, günaydın Uykucu prenses, Uykunu alabildin mi bari?" *gazetenin arasından ağzında sigarasıyla sırıtıp bana doğru bakan kişi, evet bu babam Kurosakiden başkası olamazdı!*

*şaşkınlıkla karşısındaki sandalyeye oturdum* "Demek pankek de yapabiliyorsun ha? Etkilendim doğrusu ama yukari ablamınkinden eminim ki daha berbattır" *Alaycı bir şekilde sırıttım*

*biraz kızdırılmış bir ifadeyle bana baktı* "Ne Anlatıyorsun lan! Yukari ablana pankeki ben öğrettim bir kere! Seni küçük hergele!"

*Kahkaha atmaya başladım, cidden babam çok komik tepkiler verebiliyordu, ayağa kalktım ve birkaç tane pankeki tabağıma doldurmaya başladım*

"Eee Diğerleri nerede sadece sen ve ben miyiz?"

*babam gazetesini dürdü ve sigarasını küllüğe doğru uzattı* "Yukari ablanı Departmana çağırdılar, galiba basım binasında bir sorun çıkmış alel acele gitti, Arden abinde Üniversitede Finaller için erkenden çalışmaya gitti, Küçük illyayı da sabah Halasına bıraktım, dün akşamdan beri beynimin etini yedi durdu, yok neymiş halam daha eğlenceli. pehhh, ben olmasam ortada bile olmayacaktı küçük beyaz çıyan.."

*tabağımla masaya döndüm ve pankekden bir ısırık aldım, açıkçası Yukari ablamın pankeki kadar olmasa da etkileyici derecede lezzetliydi* "Eh ne yapasın, bende açıkçası yaşlı bir bunakla oturacağıma halamla-"

*gene tripli bir şekilde bana baktı* "TAŞ GİBİ ADAMIM BEN!! AYRICA HALANIZDAN DAHA EĞLENCELİYİM AAA"

*Gene kahkaha atmaya başladım, babamda anlamış olacak tepkisinden sonra hafifçe sırıttı ve bana baktı, yalan yok 58 yaşında olmasına rağmen dışarıdan 30'lu yaşlarında biri gibi görünüyordu, hafif kirli sakalı uzun at kuyruğu saçlarıyla cidden havalı görünüyordu* "Bu arada Berwick, bugün senin de işin yok muydu?"

*Pankekimi yemeye devam ederken biraz kafam karışmış bir şekilde* "Ha? İşim mi? Hatırlamıyorum ki"

*Şaşkın bir tavırla* "Hey yatağından kalkarken ruhunu da mı teslim ettin? Birkaç gündür bugünü bekliyordun gibiydi çok heyecanlıydın, sanırsam Konservatuarda şarkınızı mı teslim edecektiniz öyle bir şe-"

*Aniden kafama dank etti, bugün Aylardır üzerinde uğraştığımız parçayı Hocalarımıza Sunacaktık!, anide ayağa kalktım ellerimi masaya sertçe koydum* "Hassiktir!! Doğru bugün o gündü!.."

"YANIMDA KÜFÜR ETME HADSİZ ÇOCUK!"

*Hiç beklemeden alel acele odama koştum üstümü hızlıca giyindim gitarımı alıp koşarak evin kapısına geldim* "Üzgünüm hemen gitmem lazım akşam dönerim baba, Bugün 'Evren Trenini' Kullanıcam geç gelebilirim baybayy!!"

"HEY BEKLE! GELİRKEN 2 PAKET Sİ-" *Kapı kapanır* "Cidden, bu çocuklarla tek başıma işim zor..."

Hızlıca koşmaya başladım, telefonuma baktım, bir sonraki Evren treni tam 12 dakika sonra eğer kestirmeyi kullanırsam 8 dakikada orada olabilirim. Oh evet, kendimi tanıtmayı da unuttum Adım Berwick, Nichiyobi Berwick 16 yaşında Konservatuar lisesine giden dahi bir müzisyenim. Aslında Bu yaşamımdan önce Aşırı espritüel ve Olağanüstü bir kelle ödülüne sahip bir suikastçıydım. Tabii geçeli seneleri bırak asırlar oldu bile. Günümüz asrında evdeyken de duymuşsunuzdur 'Evren treni' denen şeyler var, nasıl bir şey mi? Şey bildiğiniz diğer evrenler arasında bir metro istasyonu gibi çalışıyor, ve kökeni baya eskiye dayanıyor. Babamın anlattığı şeyleri hatırlıyorsam takvimler 2130 u gösterdiğinde solucan delikleri belirmiş sonrasında amaaaan çok sıkıcı savaş mavaş olmuş. Savaşlardan ötürü evrenler araştırması uzun bir süre rafta toz tutmaya mahkûm olmuş. Kısaca böyle "köklü" bir hikayeye dayanıyor bu 'Evren trenleri'. Son yüzyılda da tozlu raflardan geri piyasaya sunulmuş ve şuan ki halini almış işte

Size bunu anlatırken çoktan istasyona yetiştim bile, Dışarıdan Normal bir metro istasyonu gibi görünse de içerisi gerçekten çok karmaşık. İçeriye tam girecekken arkadan tanıdık tatlı bir ses işittim.

"Hey! Berwick beni bekle!"

Arkama döndüğümde bir tebessüm yüzümde belirdi, bu ses tabii ki de en yakın arkadaşlarımdan biri olan Lisandraya aitti, boyu 1.60 civarlarında gümüş rengi saçları ve altın sarısı gözleriyle kendisi bir elf, evet yanlış duymadınız bir elf! E tabii sonuçta çoklu Evrenler var kendisi SC-214 evreninden, Ailesi Modern hayatı tatmak için memleketime yani SC-414 e taşınmışlar.

*Nefes nefese soluklanmaya çalışır* "Nasıl bu kadar...huff..dayanıklı olabiliyorsun? Evin istasyona benimkinden 2 kat uzaklıkta!"

*omzumu silktim* "Çünkü birileri gibi çok fazla abur cubur tüketmiyor ve neredeyse her sabah koşuya çıkıyorum"

*Tripli bir surat ve tehditkar tonla* "Tekrar söylesene, o güzelim saçlarını yolayım"

*Hafif korkmuş bir tonla* "Hey hey saçlarım olmaz! Onlara ne kadar bakım yapıyorum biliyor musun?!"

*Lisandra kıkırdayarak omzuma hafif bir yumruk attı ve önden istasyonun içine girdi, bende onu takip ettim* "Şaka yapıyorum tabi şapşik, zaten saçların o kadarda güzel değil ne zaman kestireceksin?"

*Biraz iğnelendiğimi hissettim* "Hiçbir zaman kestirmeyecem!"

İstasyonun aşağısına indik ve evet size karmaşık demiştim ya hoş geldiniz, istasyon birbirinden farklı sonsuz bucaksız solucan delikleriyle dolu ve her birinde özel trenler bulunuyor, ve tabii ki uzaylısından yarı insanına hayaletvari varlıklardan cyborglara bin bir çeşit canlıyla da dolu.

Bizim bineceğimiz tren SC-320 Treni, biraz Serin bir yere gidicez ama burası sıcak olduğundan biraz ferahlamak iyi gelecektir.

*Lisandra bir yandan bana bakarak yürümeye devam ediyor*

"Bu tren istasyonları harika bir yer, Seyahat etmeyi gerçekten de seviyorum"

*hiç ilgimi çekmemiş bir tavırla konuşmaya başladım* "Eh benlik değil ya yerimde durayım daha iyi."

*Lisandra hafif asabi bir tonla* "Hey! Yaşlı bir bunak falan mısın sen? Bir insan nasıl seyahat etmeyi sevmez ki" *heyecanlanmış ve hayran olmuş bir tonla* "Ah… yeni yerleri keşfetmek… yeni insanlarla tanışmak…hepsi çok ilgi çekici"

*İç çektim* "Ben almayayım barışçıl ve sakin hayatımdan mutluyum"

*Lisandra yüzüme baktı* "Cidden, bizim yaşımızdaki bütün insanlar seyahat etmek için can atıyor ama sen nedense sakin bir hayatı seçiyorsun."

Sessizliğimi sürdürdüm. Üzgünüm Lisa ama önceki hayatımda zaten yeterince aksiyona ve seyahate yer verdim, hayallerimin çoğundan feragat ettim, şuan bana sunulan bu ikinci hayatı dolu dolu ve önceki hayatımda yapamadığım şeyleri yaparak yaşamak istiyorum.

İkimizde Sc-320 Trenine son anda yetiştik ve boş koltuklara direkt oturduk, e tabii Lisa hanımefendi yıldızları seyretmeyi sevdiği için cam tarafını ona verdim. Kemerlerimizi bağladık, kalkışın ilk 20 saniyesi biraz şiddetli sürüyor o yüzden kemerleri 20 saniye dolmadan çıkartmak biraz riskli desem yeri.

*Anons Sesi* 'Değerli yolcularımız, Lütfen Emniyet Kemerlerinizi Taktığınızdan emin olun, Boyut sıçraması bitene kadar lütfen yerinizden kalkmayınız, yiyecek ve içecek tüketmeyiniz. Ve biyolojik saatlerinizi korumak adına lütfen yıldız kimliklerinizi önünüzdeki ekrana okutmayı unutmayınız. Keyifli Seyahatler dileriz.'

Yıldız kimliğimi çıkardım, e tabi evrenler arasında zaman akışı da farklı olabiliyor tıpkı uçaklardaki jetlag gibi, kimliğimi çıkardım ve ekrana okuttum, Liza biyolojik akıştan elf olduğu için fazla etkilenmese de ben insan olduğum için anında yaşlanıp Boyut Komasına girebilirim. Tren görevlisi kimlikleri okuttuğumuzdan emin olduktan sonra kok lifte geri döndü.

'Kalkışa 3...2...1...'

Bir anda koltuğa yapıştık, camdan dışarısı ışık süzmeleri ve garip parçacıkların bir anda kaybolmasıyla doluydu, 20 saniye sonra gideceğimiz evrene giriş yaptık ve gezegene doğru sürecek 2 saatlik yolculuğumuz başladı, dışarısı simsiyah uzayı dolduran yıldızlarla doluydu, Lisa'nın neden cam kenarında bu kadar oturmak istediğini anlayabiliyorum. Vücudumu sıkan emniyet kemerini çıkardım ve bir anda rahatlama geldi, bir de tatlı bir uyku.

*esnedim ve uykulu tonla*"Hey lisa, ben biraz kestirecem istasyona varınca beni uyandır olur mu?"

Lisa dalgın bir şekilde camdan dışarıyı seyrediyordu, omuzunu dürttüm ve bir anlık irkilmeyle bana baktı.

"Ah! Efendim Berwick bir şey mi dedin?"

*Biraz şaşırmış ve endişeli bir tonla* "Uyuyorum dedim de, sen iyi misin? Sanki kafan bir şeye takılmış gibi"

*Şaşkın ve hafif utanmış bir tonla*"Oh? Y-yok bir şey, sadece dışarının cazibesine kapıldım o kadar…"

"Anladım" Dışarıya ve lisa ya baktım. "Gerçekten de cezbedici bir manzarası var. Senle birlikte de taçlanıyor" *esnedim ve koltuğuma yaslandım* "Ben uyuyorum istasyona varınca uyandırırsın."

*Utangaç ve hafif tonla* "Oh..T-tamam. Seni uyandırırım, iyi uykular Berwick."

2 saat geçmiş olması gerekir ki tatlı uykum lisanın yanağımı dürten soğuk parmaklarıyla son buldu. İrkilerek uyandım

*Uykulu tonla*"Heh? Noldu? Geldik mi?"

Lisa kıkırdadı ve gülümsedi "Geldik tabii uykucu, Bak bakalım"

Lisa pencereyi işaret etti ve evet gezegene çoktan girmiştik, tabi dışarısı biraz rüzgarlı, sonuçta bu gezegen rüzgarlarıyla ve bitmek bilmeyen serinliğiyle meşhur. Sonunda istasyona vardık ve hızlı adımlarla konservatuar akademisinin yolunu tutmaya başladık.

Lisa yürürken bir yandan da çantasını karıştırmaya başladı "Nota belgeleri, tamam. Piyano için akor ayarları kitabım, oda tamam. Projemizin çıktısı, tamam. Ben hazırım, sen?"

Sadece elimdeki gitar çantasını gösterdim, Lisa biraz ayar olmuş olmalı ki bana tripli bir bakış attı

"Cidden sadece gitarını mı getirdin?"

"Hey hey, projenin ana beyni zaten benim ve hiçbir şeyi unutmamam sağ olsun her şey kafamda kazınmış şekilde duruyor" *omzumu silktim* "Yazık siz elflerden bunu beklerdim doğ-" "Ahh!"

Tabi bu sözümü söylerken böğrüme lisanın dirseğini sertçe yemem bir oldu. Yürürken Karnımı sıkıca tuttum "T-tamam bunu hak etmiş olabilirim off…"

"Hmph en azından sizden kat ve kat daha uzun yaşıyoruz"

Akademiye sonunda ulaşabildik önceki hayatımda hep bir müzisyen olmak istemişimdir, zaten hobilerimden sadece müzik dinlemeyi ara sırada gitar çalmayı becerebiliyordum. O yüzden bu hayatımda müzisyen olup resmen ortalığı kasıp kavuracak biri olacağım! Bir süre sonra bizim grubun olduğu konservatuar salonuna girdik. E tabii diğer grup üyelerimiz çoktan gelmiş bizi bekliyorlardı

Xilonen biraz agresif tonla "Hangi cehennemdeydiniz lan siz! Saatlerdir burada beklemekten ağaç olduk!"

Shu, Xilonenin yanına gelerek birkaç saniyede sakinleştirdi, gerçekten de bu kızın bu özelliği bazen beni korkutmuyor değil "Gözetmenlere treninizin arıza verdiğini o yüzden geç kalacağınızı söyledik, yoksa bütün emek çöpe gidecekti…"

"Üzgünüz gerçekten de üzgünüz fakat dinleyin çocuklar, lisa geç kalmasa-" Lisa kafana sertçe vurdu "Yani lisa hızlı yürü-" İkinci darbeyi de yedim, bu seferki öncekine göre çok daha acıttı "Yani ben biraz geç çıktımda lisa da beni beklemiş sağ olsun"

Lisa gururlu bir tavırla bana baktı.

"Ee daha fazla bekleyecek miyiz yoksa polis mi çağırayım?"

Bana bakarak kafalarıyla onayladılar ve projeyi sunum için gözetmenlerin olduğu salona doğru yol aldık. Konservatuar öğrencisi olarak her ne kadar sahneye çıkmak bizi germese de konu projemiz olunca ister istemez herkesin üstünde azda olsa gerginlik ve heyecan vardı. Salona yaklaştıkça bu hisler biraz daha artmaya başlıyordu. Kapıya geldiğimizde elimi kapıya doğru uzattım ve grup üyelerine baktım, onaylar bir şekilde baktıktan sonra derin bir nefes aldım.

"İşte başlıyoruz."

Kapıyı yavaşça açmaya başladım, gözetmenler çoktan yerlerine oturmuş bizi bekliyorlardı.

*Sert ve ciddi bir tonla* "Geç kaldınız gençler, umarım hazırladığınız proje bu geciktirmeye değmiştir"

Charles Zscheski, bizim fakültenin en katı hocası, fakat aynı zamanda zihinsel müzikali bulan dehanın da ta kendisi.

*Yutkundum* "Üzgünüm Profesör Charles, trenimizde birkaç sorun yaşandı da seyahat saatini ertelediler"

*iç çekerek bana baktı* "Bir dahakine erken gelmenizi öneririm Bay Berwick, bu proje size ilk dönemden verildi, 1 senenizin heba olmasını kimse istemez, sonuçta fakültemizin en genç üyesi sizsiniz, fakülteyi erken bitirmek hedeflerinizden biri olmalı. Ayrıca büyüklerinize saygıyı sadece konuşarak gösteremezsiniz. Öyle değil mi?"

*Gergin ve salak bi sırıtışla cevap verdim, kafamın arkasını kaşıyarak* "ehehe, haklısınız profesörüm."

Profesör Charles yanına baktı "Hey, daha ne kadar fazla uyuyacaksın sen?" *yanındaki uyuyan bayan jüriyi dürttü, dürtmesiyle jüri irkildi* "Hah?! Ne Geldiler mi?!" Bize dönüp baktı özellikle bana, Şaşkın neşeli ve heyecanlı bir tonla "BERWİCKKK TATLIMM HOŞ GELDİNİZ AYY"

Hani babam halanızdan daha eğlenceliyim ben demişti ya, evet kendisi işte tamda karşınızda, Nichiyobi Yui, 36 yaşında Muazzam bir piyanist, ayrıca Şan hocam "Ah tatlım! Seni görmek ne güzel, kilomu almışsın sen ne"

"Yukari ablam yeni tarifler deniyor da"

*Halam kıkırdadı* "Ah yukari hep bö-"

Profesör Charles öksürerek konuşmayı kesti, Halamda kendini toparladı

"Evet, gençler, Başlayın bakalım."

Hepimiz birbirimize baktık, yerlerimizi aldık, amfilerin son ayarlarını, ufak rötuşları hallettik, sonrasında öne çıktım, Solist ve gitarist bendim. Derin bir nefes aldım

"Ve 1, Ve 2 Ve 1 2 3 Ve-"

'DİKKAT DİKKAT! KIRMIZI-YEŞİL ALARM, DİKKAT DİKKAT! KIRMIZI-YEŞİL ALAN, FAKÜLTEMİZ ŞU ANDA SALDIRI ALTINDADIR! ÖĞRENİM GÖREN ÖĞRENCİLERİMİZ VE ÖĞRETİM GÖREVLİLERİMİZ! LÜTFEN EN YAKIN GÜVENLİ BÖLGEYE İSTİKAMET EDİNİZ!'

Bir anda okulun Alarmları çalmaya başladı, etrafı kırmızı-Yeşil siren ışıkları çevreledi, biz ne olduğunu şaşırdık fakat bunun ne anlama geldiğini biliyorduk ve Önceki hayatımda okullar sıkıcıyken hayalini hep kurduğum, belki de çoğumuzun kurduğu o destansı hayal, TERÖR BASKINI!

1.BÖLÜMÜN SONU....